Thursday, December 17, 2015

Biletim Buraya Kadar

Sanki sevgilimden ayrılıyor gibiyim. Öylesine bir sıkıntı, öylesine bir darlanma, öylesine kapkara bulutlarla kuşatılmışlık hissi. C Bloktaki daireden ise reel olarak ayrılıyorum. Bir süreliğine. Arkada Ramstein çalıyor sürekli. Koşuyorum... koşuyorum... koşuyorum... Ezguita Forever!*
Tuhaf, 8 yaşındaydım;
Hava kapkara bulutlarla doluyken, 
Tülün arkasından annemin işten gelmesini bekliyordum bir gün ben, 
Kara bulutlar kopup gökyüzünden içime doldular birden.

Tuhaf, 25 yaşındaydım;
Gene geldi bulutlar.
Küçükken hayal bile edemezdim, yolun yarısını bir hayli geçmişken de bulut filolarının arada geleceğini.

Büyü de baban sana büyü de büyü.**
Büyüyüp de 17'ne ve hatta 37'ne geldiğinde baban sana kara bulutlar gibi kara hisler alacak. Sense alıp eline domestos ve skoçbırayt, ağartmak için hisleri var gücünle ovalarken, temeldenkuran ablanınki gibi temelden tribal cümleler kuracaksın. Kim derdi ki seninle her gün ayrılacağız gibi, di mi? Dündü ayrıldık, evvelsi gündü hatta, gene ayrıldık, e bugün de ayrıldık.
Dün gece, bu gece, evvelsi gece, karardı bulutlar ve ruhlar.
Öfff be, baydın ama sen de, Ezgisu çok negatifsin.
Pardon ama kaldır kafanı instagramdan da bir filtresiz kendine bak. Her gün farklı bir mekanda, farklı "dostlarla", farklı filtre kahve içmektesin. Ne gariptir ki hep aynı gülmektesin. Mutsuzluğu sen seçtin, samimiyetsizliği seçtiğin gibi.
Bense tiye almayı öğrendim. Ve de mutlu olmayı. Kendimi bildim bileli ise transparanım. Rol yapamam, politik olamam. Case study*** olarak incelenmişliğim de vardır. 
Havalara girme sakın sen bakkal amca, sen doktor bey ve sen müdire hanım. Kim case study değil ki. Sen de öylesin. Aramızdaki fark, sen kendine bile söylememektesin. Bense ramazan davulcusu misali dere tepe gezmekte, cümle aleme deklare etmekteyim.  

Ve az önce Ativan İdman Yurdunu alt etmek için açtığım bu blogta, yürüdüğüm ülküde, gösterdiğim amaçta 100. müsabakayla, 100. yazıyla yorgun argın ringin ortasına yığılıp kaldım ne yalan söyleyeyim.

Ve az önceden biraz sonra kimyasal madde taşıyan tırlar gibi, sağa çektim kendimi.

"Buraya kadar herşey yolunda"ydı ilk motto. İşte ikincisi:

Ey "Türk" Gençliği,
Birinci vazifen mutlu olmaktır.

Bitti...

*Lucas Muddysson'un 2002 yapımı Lilya 4-Ever'a atfen.
**Grup Yorum'un bir şarkısı.
***Türkçesi vaka çalışması.

No comments:

Post a Comment