Monday, April 7, 2014

Mr. Smith'in Kahve Kavurma Laboratuvarı Birinci Bölüm

Kurumsal şirketlerde çalışanların %90ını işlerinden bir müddet sonra keyif almazlar. Hatam varsa 0850 00 000'ı arayın... Ya da bazı dönemler keyif almazlar diyelim. Bu durumlarda benim gibi konuşmacı tipler dırdır vırvır konuşur, şöyle kötü, böyle kötü, şu kadar mutsuzum, bu kadar bıkkınım, yorgunum diye önüne gelene ağlak ağlak dert yanarlar. Ve sonuna eklerler "Kaş'a gidip pansiyon işleteceğim... Zeytinyağı işine gireceğim... Seferihisar'da organik tarım yapacağım... vs." Susmacı tipler de içlerinden kendilerine söylerler sadece. Dışarı cool görünürler ama onlar da tepeden tırnağa mutsuzdurlar. Tamam %80ini diyelim. Ya da %30u mutsuz, %50si de mutsuz ama farkında değil! Vardır böyle rakamlara takık insanlar. Objektiflik ve gerçekliğin sadece istatistiki verilere dayalı olduğunu sanan.

Yaptığı işten mutsuz olup da radikal bir kararla sevdiği uğraşa yönelen ve hayallerini dişiyle tırnağıyla gerçeğe dönüştüren 2 kişi tanıdım ben. İlki xbankta beraber çalıştığım arkadaşım Fırat. Dediğim dedik, çaldığım düdük, inadım inat, doğrucu davut, hayatı 0 ve 1'lerle yaşayan bir bilgisayar mühendisiydi. Şaraba merakı vardı. Kendine istifa edip memleketi Elazığ'da şarap üretmek için bir tarih belirlemişti. İşler beklediği gibi gitmedi ve o belirlediği tarihten de önce kurumsal hayattan ve İstanbul'dan ayrılarak Elazığ'daki köyüne gitti. Bu hikayenin belgeselini çekmek istiyorum ben ya da kitabını yazmak. Bir yazıya sığmayacak kadar engelle karşılaşıp, yılmadan bin tane maceraya atılıp kötülük yandaşları Darth Vader ve askerlerini tek başına yenmeyi başardı, adını aldığı yüksek debili nehir gibi enerjisi hiç tükenmeyen Fırat. Şimdi eski bağlarda tadım şenliklerini düzenliyor, Yoda gücüyle yaptığı şaraplar da marketlerin raflarında dizili...( http://www.eskibaglar.com.tr/ )

İkinci tutku şampiyonu ise; ailemizin reisi, Brad Pitt İstanbul Şubesi, Chris Cornell Türkiye Temsilcisi Mr. Smith.
Mr. Smith'le tanıştığımda bir teknoloji firmasında 6 kişilik bir ekibi yönetiyordu. Şirketin şirin mutfağında ilk ettiğimiz şirin sohbet esnasında ekip olarak ne yaptıklarını sorduğumda "Çok şey ama aslında hiçbir şey yapıyoruz" demişti. "Aha bizim klüpten biri" demiştim ben de içimden. Samimiyetinden etkilenmiştim. Yine aynı günlerde bombastik bir vokal olduğunu öğrendim. Öyle böyle değildi hani. Tip Brad Pitt, ses Chris Cornell olunca "Hafiften uza kızım" dedim kendime. Bu adam olsa olsa otur-kaç götür-geç peşindedir. Ama çok geçmeden içinde bir Rüya Bilmecesi'nin Gael Garcia Bernal'ini taşıdığını gördüm. St Petersburg'ta yaşayan üvey halasının yeğeni Michel Gondry'di sanki.

Konuyu dağıtarak aşk hikayesine dönüştürdüğümün farkındayım. Ama Mr. Smith de benim tutkum. Üçüncü tutku şampiyonu da benim, dermişim.

Mr. Smith'in çeşitli mecralarda sek sek sekerek kahvede demir atması ve gözümün önünde yaptıklarını bir miktar mesafe koyarak izlerken ben, ortaya fantastik bir sonuç çıkarması bir adet blog yazısına sığmayacak. O nedenle  hikayeyi bölü bölüveriyorum. Bu, birinci dilimdi.

Arkası yarın...
Taş gibi yatalım.
Kuş gibi kalkalım.


Eskibağlar