Tuesday, September 29, 2015

Bir Gün Okula Giderken - Bölüm 1: Vampirle Görüşme


Dikkat: Aşağıdaki yazı birtakım matematiksel terimler ve espriler içermektedir.

Yıllar yıllar önce, 90'lı yıllarda doğanlar henüz bebe iken boğaza nazır, enfes doğaya, mimariye, atmosfere ve manzaraya sahip dünyadaki sayılı okullardan birinde her ne hikmetse matematik okumakta idim. Bana kalsa genelleme yapmakta hiçbir beis görmeyeceğim ama mesnetsiz sallıyo demesinler, en azından şundan %82 eminim, matematik bölümü gerek hocalar ve gerekse öğrenciler açısından bir hayli renkli, çatlak, nevi şahsına münhasır bireylerle doluydu, ben de dahil. Anlatacak ve de yuhanzi nidaları attıracak öyle çok olay var ki, di mi canım arkadaşım? Bu soruyu direkt sana sordum Füsun. 
Müge'yi bu işin içine hiç sokmayalım; zira kendisi matematik lisans eğitimi yetmezmiş gibi üstüne dünyanın unuttuğu, işte bu sebepten de Coen Kardeşler'in Fargo'yu çekerek hatırlattığı, eskimolara 233 km kala, karlı kaplı coğrafyaya gidip predoc, doc, postdoc, artık Allah ne verdiyse onları yapıp, ve hatta Fargo'nun çekimleri esnasında Steve Buscemi'yle tanışıp ülkemize döndü. Bir müddet görüşemedik. Dil konusunda özel bir yeteneği olan Müge, Türkçe ve Grek alfabesiyle İngilizceyi harmanlamış değişik bir tür denemesine girmişti. Ben ilk kızı doğduğunda ona pısay*, muhtemel bir ikinci olursa da kısay* ismini verir diye korkuyordum. Çok şükür vatanımıza tekrar adapte oldu. Kızının adını Eylül koymakla kalmayıp Güneytito'nun isim annesi koltuğunu Seda ile paylaştı. Paylaşımda hiçbir sorun çıkmadı; tek sayılı günler Seda'nın, çift sayılı günler de Müge'nin oldu. (Hocam nasılım ama; bire bir ve içine bir fonksiyon, eleman sayıları eşit olmasın sakın? (Matematiksel bir espri, baba esprisi sanılmasın aman diyim))
Bizler (50 kişilik bölümde 43 kişi) teoremler, lemmalar, assumptionlar ve akabinde show that, prove that ile cebelleşirken, "ya ben burayı kazandığıma göre zekiydim sanki, ama okuyom, bakıyom, ekliyom, çıkarıyom (O zamanlar bendeki İzmir aksanı henüz kaybolmamıştı) hiç ama hiç bişi anlamıyom, aptal mıyım mı acaba" haleti ruhiyesi içinde düş baba düş düş özgüveni düşürürken nicedir artan bir merakla uzaktan gizlice izlediğim, sinema klübünün kapısını ansızın gelen bir cesaretle çaldım ve içeri girdim.


Arkası fena halde yarın...

*Matematikte Grek alfabesi kullanılıyor. Okunuşları pısay ve kısay olan harfler de şunlar:
ψ: psei
ξ: ksei 

Friday, September 25, 2015

Baba ve Oğul... Baba ve Kız...



Sokaklar kurban bayramı münasebetiyle hayvan ve pisliği kokuyordu bir süredir. Birkaç güne kadar geçer koku.

Bugün bayramın ikinci günü. Saat sabah 5.30.
Lokasyon İzmit.






Arkamdaki yatakta tatlı su balığı babasına yapışmış uyuyor, simbiyotik bir ilişki kurmuşlar baba ile oğul adeta.
Kızsa günlerden tam da bugün, yıllardan tam 12 yıl önce kaybetmiş babasını. Her ölüm erken değildir aslında. Ama baba erken gitmiş. Kızın daha soracak sorusu, kızacak ya da sıkı sıkı sarılacak sebepleri varmış oysa. Ve tıpkı bu gece olduğu gibi ansızın açıverince gözlerini parmak uçlarında sokularak yanına babasının nefes alıp almadığını kontrol edesi...
Babanın nefesi kızın yanında kesilmedi. Kız babasının sesini bir gece önce çalan telefonun ahizesini kaldırınca duydu son kez; "Ezguita telefonu annene verir misin" demişti baba sadece.
Her ölüm erken değildir ama kızın eski evinde kömür gözlü oğlan ve baba simbiyotik bir ilişki kuramadan gitmişler diğer mekana.
Bu kez kız ve anne kurmuşlar, kurmak zorunda kalmışlar, simbiyotik midir nedir her ne haltsa onu.
Nereden çıktı bu zehir zemberek konu?
Bildim ben, sebep kurban bayramı nedeniyle sokakları saran bu kesif koku.
Hem sen böyle iç karartmacı yazarsan kimse seni okumaz.
İnsanlar gülmek istiyor babe.
Gerçi Türkiye en az gülen insanlar ülkesiymiş, sokakta gülünce kendi kendine kaçık, deli, çılgın, kafası güzel besbelli denirmiş.
Varsın öyle olsun aman deyim Ezguita senin hashtaglar şunlar olsun:
#mutluyum #mutlusun #mutlu #mutluyuz #mutlusunuz #mutlular
#güzelim #pozitifim #kalkkalkdansedelim

https://www.youtube.com/watch?v=_rIvOAaGJek

Monday, September 7, 2015

"Sevdim Seni Bir Kere" Listem

Wim Wenders'in Paris Teksas filmde Natasha Kinski
Anı yaşıyorum. Memento filmindeki yakışıklı zibidi Guy Pearce'a benzetiyorum kendimi. Her nedense Guy Pearce sıkı bir abi ama bir türlü as oyuncu olamadı; bir Christian Bale gibi misal. Bu iki oyuncudan boşuna bahsetmedim. Memento'yu da, Christian Bale'in oynadığı Batman Begins'i de (2005) Christopher Nolan adındaki dahiyane yönetmen çekti. Nolan bir büyük usta, ben Insomnia ile vuruldum kendisine ve Inception'la tapanzi noktasına geldim. Ona açık çek yazdım. Hamili yakinimdir. Her sözünün altına imzamı atarım. Çoktan girdi "Sevdim seni bir kere" listeme.
"Sevdim seni bir kere" listesi tıpkı bir şirketin Yönetim Kurulu üyelerinin listesi gibidir.
Anlatayım.
Bu aralar 40 yaşına taktım ya. 40 yaşına adım attığında; ilgi duyduğun alan(lar)da öyle daha önce tüm yapılanları, yazılı ve sözlü tüm külliyatı hatmetmiş olmana hiiççç gerek yok. Ortalamanın iki tık üstü bir zeka ve ilgi ile uğraştığın konuya dahil olduysan şayet çalıştığın, sevdiğin işte başarılı olman mümkün. Genel Müdürlüğe kadar götürür seni bu çaba. İşte burada anahtar sözcük 40 yaşa gelene kadar edindiğin tecrübe.
Sana "Genel Müdürlük" kapısını açtıran diğer parola ise o yaşa gelene kadar 38bin kere test ettiğin, kimi zaman kopup, geçen zamanla yeniden el ele verdiğin dostlar, arkadaşlar, değeri unutulsa da hatırlanan insanlar; daha kısa bir tabirle EKİBİN... İşte "Sevdim seni bir kere" listen.

40 yaşına geldim. Mutluyum, gururluyum, özgüvenim Himalayalar'ın tepesine çıkıp bayrağı dikti.
Çünkü Genel Müdürüm bir nevi.
Bir film gösterime girdi ve ben izlemedim. İnsanlar hep bu filmden söz ediyor. Ararım hemen Halit Bey'i, sinema ve edebiyatta çok güvenirim kendisine. Evet siz de farkettiniz; "Kim 500 milyar ister?" yarışmasındaki telefon hakkı formatı misali. Ayarcı'nın dediği benim dediğimdir ya da birkaç itiraz noktam vardır pahası olsa olsa darası kadar değeri olan.

Ve siyasette bir Avni abi vardır, dünya tatlısıdır sevdiğine. Evi de Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi Kütüphanesi gibidir. Okur ama ne okur. Ve en imrenilesi hiçbirini unutmaz, filin hafızasıdır hafızası.

Gelelim Hollanda Kraliyet Ailesi'nin alternatif Çin Tıbbı Doktoru olarak görev yapmakta olan Elifs Chan Yung kişisine. Bu insan evladı çoktan toprak olan İktisat Bankası'nın bana tek hediyesidir. Ne zaman hata yapsam, tepe taklak yuvarlansam elimden tutup kaldırır. Tamam var küsmemiz, barışmamız ama beta testlerini çoktan geçtik, birkaç ömürlük anı biriktirdik.
Bugün senin doğumgünün. Hem sarhoşsun hem uzaktasın. Bu yazı sana doğum günü hediyem. Saat 12 olmadan yetiştirdim. Peki hatırlar mısın Paris Teksas'ı beraber izledik Kuştepe Kampüsü'nde. O yokuşu ağlayıp inceden, çıktık tek bir söz edemeden...