İçinde kardeş geçen deyimlerden beş kardeş'i bildim daha ziyade, çocukkene. Oysa ki kardeş payı diye güzel manası olanı da var deyimlerimizin misal, kardeş payının ise bir dizisi... Bu dizi ki Türkiye'de mizahın geldiği en cool nokta benim nacizane nazarımda. Selçuk Aydemir benden zarar gelmez, nazarım değmez. Hakkatten çok iyisin be abisi. Takeshi Kitano tarzı bir naiflik, bir komiklik, bir karizmatiklik. Beni de alsana sete abisi be. Hiç konuşmam; toz alırım, bulaşıkları yıkarım, ses çıkarmam, gülmem geldiğinde içime içime gülerim. olmaz mı ha?
Selçuk Bey senaryo 10 numara, çekimler 10 numara, ama sizi bu amansız, hırs kumkuması, acımasız sinema tv piyasasında diğer yarışmacılara tur üstüne tur bindirmenize en çok sebep olan nokta casting'in 10 numara 5 yıldız olması. Bakınız dizideki 3 kardeşe, bakınız anneye babaya... Bir Sezai Usta olsun, bir Şükrüye olsun... Anacım hepsi mi 10 numara olur? Ama benim 1 numaram Seda Bakan. Onun uydurmasyon İngilizceyle söylediği şarkılar, dansları vs. Tümüyle baştan ayağa kopanzi bir dizi. Vay be. "İyi şeyler de oluyor demek bu topraklarda."
Bakmak ve görmek meselesi. Blablabla.
Bizim evceğizimiz, hayatcağızımız bu aralar dikenli, suratlar ekşili, acılı. Ananeyi Avrupa'ya gönderdik hava değişikliği olsun diye. Gerçekten Alpler'den süzülen oksijen damlaları ve Mutlu ailesinin misafirperverliği, güleryüzü ananeye yaramış, Heidi gibi kızarmış yanakları.
Şahsen bana da Filij Teyze'nin izlettiği eş dost videoları yaradı. Hikaye özetle şöyle; Ankara'da yaşayan kuzenim Esma aplamın çok samimi aile dostları var. 3 aile; artık parmakla sayılacak kadar azalmış bir içtenlik, samimiyet, sevgi, koruma kollama dürtüleri, duyguları, camdan kalpler ile candan bağlılar birbirlerine. Ve bu insanlar neşe pınarında yunmuş yıkanmışlar. Somurtmak yerine gülmek olmuş tercihleri. Sanki hiç yok mu onların da hüzünleri, kederleri?
Candan Erçetin'den gelsin o halde günün anlam ve önemi:
Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden aynı kalayım söyleyin bana
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
İnanmadım asla inanamam
Her şeyin bir sonu olduğuna
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
Bakmak ve görmek meselesi. Blablabla.
Bizim evceğizimiz, hayatcağızımız bu aralar dikenli, suratlar ekşili, acılı. Ananeyi Avrupa'ya gönderdik hava değişikliği olsun diye. Gerçekten Alpler'den süzülen oksijen damlaları ve Mutlu ailesinin misafirperverliği, güleryüzü ananeye yaramış, Heidi gibi kızarmış yanakları.
Şahsen bana da Filij Teyze'nin izlettiği eş dost videoları yaradı. Hikaye özetle şöyle; Ankara'da yaşayan kuzenim Esma aplamın çok samimi aile dostları var. 3 aile; artık parmakla sayılacak kadar azalmış bir içtenlik, samimiyet, sevgi, koruma kollama dürtüleri, duyguları, camdan kalpler ile candan bağlılar birbirlerine. Ve bu insanlar neşe pınarında yunmuş yıkanmışlar. Somurtmak yerine gülmek olmuş tercihleri. Sanki hiç yok mu onların da hüzünleri, kederleri?
Candan Erçetin'den gelsin o halde günün anlam ve önemi:
Güneş her akşam batıp her gün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden aynı kalayım söyleyin bana
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Ben neden aynı kalayım söyleyin bana
Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim
İnanmadım asla inanamam
Her şeyin bir sonu olduğuna
Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim
Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim