Wednesday, December 2, 2015

Bak Postacı Geliyor

Sayın C Blok sakinleri bugün sizlere bir dizi iyi, bir dizi kötü (doktor birkaç kas yırtılması olduğunu söyledi!) haberim var.
Bir kötüyle başlıyoruz korsan yayınımıza sayın okuyucular ya da sadece bakıp çıkanlar; Siteye adını veren Boogie Nights filmi Türkiye'de Ateşli Geceler ismiyle gösterime girmişti. Bu bilginin ışığında şunu itiraf ediyorum ki sayın komşularım, Ateşli Geceler sitesini ziyaret edenlerin sayısı giderek azalıyor. Acı ama gerçek... 
Oysa gerek havaların giderek soğuması ile bedenlerimiz, gerekse Türkiye'nin yüzünü Teksas'a dönerek edindiği yeni bir çehre, yeni bir vizyon ile ruhlarımız üşümekte. Bu durumda bir pinçik de olsa ısınmak için yorgan ve battaniyenin altına girip buz tutmuş ayaklarımızı da yanımızdakinin bacaklarının arasına cebren ve hile ile sokup geceyi ateşlendirmek hiç de fena fikir değil sanki? Ne dersiniz?
Nedir sizce ziyaretçi sayısının bu denli düşmesinin sebebi? Bu kasabada ayakların sevilmemesi olabilir mi?

Ben diyorum ki Boogie Nights Forever ismi yerine Sonsuza Kadar Ateşli Geceler olarak değiştirelim sitenin ismini. Sitenin trafiği artsın. Misal yazın vizyona giren Çıplak Ten filmine Pedro Almodovar filmi izlemek için giren "bilinçli" seyirciler gibi doğru beklentiyle gelenler yazıları okusun. Filmin adı başka birtakım durumları çağrıştırdığı için farklı beklentilerle gelenler isterlerse çıksın gitsin. Doğal seleksiyon misali.
Hayır bu sefer girmicem, dilimin ucuna gelse de "Bu ülke neyi sever ki?", "Ya seversin, ya terkedersin arkadaşım" mıhabbetine. 
İyiden iyiye niyetler bozuk, moraller o biçim.

İşte ikinci kötü haberimiz; Kadıköy İlçesi, Sahrayıcedit semtinin en güzel, en zeki ve en Türk'e benzemeyeni, ben diyim Norveç, siz deyin İsveç tipli kızımız Elis'in shengen vizesi geri döndü. Pasaportun sayfaları envai çeşit vizeyle dolu olmasına rağmen hem de. Evraklar tastamam, tek aklıma gelen Avrupa acaba kendini güvende hissetmiyor ve zeka olsun, güzellik olsun, zarafet olsun çeşitli açılardan Kadıköy'ün Aniston şubesini olası bir tehlikeden uzak tutmak maksatıyla mı vermiyor yengen vizesini.

Hadi gelin Artvin yöresinden bir türkü eşliğinde halay çekerek kutlayalım iyi haberimizi; harçlıkla yaşama dönemim bitiyor mu yoksa, yoksa üç vakte kadar geçende falda çıkan para geliyor mu sahiden bana?

Saturday, November 21, 2015

Yaptığına Şantaj Denir Böyle Aşka Montaj Denir

Bazen kendimi tutamayıp üstümde başımda ne varsa, ne biriktiyse cebimde, çantamda hepiciğini deklare etmek istiyorum tüm kamuoyuna. Şeytan diyo yap bir durum güncellemesi, bodoslamadan dal, hiçççç tutma kendini. Misal şüphesiz ki çatlatarak sesini; "Sen beni de kavurdun ya o kahve çekirdeklerinin yanında, Allah da seni kavursun e mi:)" diye bir sesli mesaj paylaş. Altına da bi video patlat; 

Ne başı var ne de sonu
Söyle gerçek sevgi bu mu
Hasret kaldım gerçek aşka
İçin başka dışın başka
Yaptığına şantaj denir
Böyle aşka montaj denir

Ey yolcu izlemeden geçme bu videoyu;

Aynı bakışla söylüyorum ben de bu şarkıyı. Sonundaki şantaj, montaj, şantaj, montaj kısmını da 2 ses yapalım dedim. Rana ne dersin?

Bu en damar fentezimdi, durum güncellemesi ya da başka bir deyişle statü apdeyti kapsamında.
Bir de toplumda çok görülen bir başka durum güncellemesi şekli var ki bu sanki daha cool sanılmakta ama nacizane kanaatimce yanılınmakta: Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla modeli. Dalgaların, denizlerin, bulutlarıın, kırlangıçların karşısında, şeytanın duyunca kohkidikohkoh kahkalarıyla krize girdiği, mesaj kaygısı içindeki ademoğlu, havva kızının ağızdan dökülen tribal söz öbekleri. Bu model en çok şiir formatında kullanılır. Mesaj verme derdine düşmüş biçare kişi öbek öbek karizmayı çizerken, karşı taraf nefes alır derinden...

Genç kızlar, siz siz olun şu tarz cümlelerden uzak durun:
Gün gelecek, devran dönecek
Şimdi gözyaşlarıma gülenlere
Evrenin enerjisi en güzel cevabı verecek.

Öptüm cici beyler, bayanlar, "merdivenden kayanlar" ben demedim, baba esprileri antolojisinden aldım. Yalanım varsa 'ş'arap olayım.

Wednesday, November 18, 2015

Alice Naiflikler Diyarında

Daha önce de belli belirsiz söylemiştim; ağır abimiz Heidegger'in* müstesna önermelerinden biri; "insan dünyaya öylece bırakılmıştır" sözünü. 
Bu söz bende saatte 200 km hızla giden bir motosikletin üstünde sürücüye sımsıkı sarılmış, fonda Child in Time'ın** enstrümantal bölümleri bangır gümbür çalınırken karşıdan gelen kamyona çarpıp varımız ve yoğumuzla tuz buz olmuşuz gibi bir etki yaratır. Tahribat gücü o denli yüksektir benim nazarımda. Lafın kendisi ise cami avlusuna kundaklanıp bırakılmış 3 günlük bebeyi çağrıştırır. Sanki ana rahminden roket misali dışarı fırlatılmış, bir cami, bir kilise, bir sinagogta açmışız gözlerimizi.
Henüz sadece bir metre uzağı görebilen gözlerimiz öyle büzüşüp kalmış, onların yerine avazımız çıktığı kadar ağlar gibi bağırmış, bağırır gibi ağlamışız.

Dünyaya gelmek böyle bir şey sanki. Hele de güne ağzından ateş üfleyen ejderha saldırılarıyla başladığımız bugünlerde. 
Keşke dünyayı Hayao Miyazaki*** yönetseydi.
Heidi'nin dedesinin oturduğumuz sokaktaki fırınından alsaydık ekmekleri.
Kapı komşumuzun oğlu Fırat**** olsaydı.
Güneyto ve Fırat bütün gün ellerinde cincibir***** gazozları un, dos, tres çiş kaka diye dolaşsaydı.
Kozzy Avm yerine aşağı mahalledeki yazlık sinemaya gitseydik, bir elimizde minderimiz, diğer elimizde film izlerken çiteceğimiz çiğdemimiz.
İyisi mi dünyanın bütün naifleri birleşiniz!
...

Güneyto'nun sormasını bekliyorum ama inat etti sanki, zinhar sormuyor; "Ben dünyaya nasıl geldim annecim?" 
-Atrium gezegeninden fırlatılan bir uzay gemisi yakıt ikmali için Kozyatağı yanyolda, uno copy'nin karşısıdaki akaryakıt terminaline iniş yaptı. Biz de o esnada terminalin marketinde babanla mimik dilini kullanarak kavga ediyorduk. Kendimizi öyle kaptırmışız ki Atrium'dan kalkan ve Natilius istikametine doğru gitmekte olan uzay gemisinin hareketinden nice sonra yanı başımızdaki koltukta sessizce bizi izlemekte olan seni farkettik. Anlaşılan tuvalet ihtiyacını gidermek üzere markete dalan uzay gemisi yolcularından biri unutmuştu seni. İşte dünyaya dış hatlar uçuşu yapan bir uzay gemisiyle geldin yavrucuğum.
Babanne "leylek getirdi seni mi dedi" dedin? O ne ya? Kakan bitti, hadi yürü banyoya.



*1889-1976 yılları arasında yaşamış Alman filozof.
**Rock grubu Deep Purple'ın bir şarkısı
***Japon anime yönetmeni
****Uğur Gürsoy'un çizdiği bir karikatür kahramanı
****80'lerde daha ziyade Ege Bölgesi'nde tüketilen bir gazoz markası