Sunday, January 26, 2014

John, you are the weakest link, goodbye!*

Princess Chelsea
Dün gece yazmadım. Sözcükler evimizi terk ettiler. Çünkü gün boyu Mr Smith ve ben onları öylesine hunharca sarf ettik ki ne haliniz varsa görün diyerek gittiler. Mr Smith yattı, ben de bir gece önceden kalma can sıkıntısı bir kadına neler yaptırabilir başlıklı çalışma kapsamında ayak, yüz, banyo, misafir banyo, misafir yüz, çocuk banyo, çocuk yüz, mutfak, deniz olarak alt başlıklara bölünen havlu grubunun estetik ve fonksiyonel açılardan maksimum fayda alınacak şekilde yerleştirilmesi işiyle uğraştım. Üstüne ılık bir duş aldım. Üstümde bornozla salondaki üç kişilik koltukta sızmışım. (Burada bornoz sözcüğünü erotik bir mesaj vermek için değil, havlu ailesinin bir üyesi olmasından ötürü özellikle kullandım.)
Ama benim hedefim başka, motivasyonum başka. Kendime bakıyorum ben. Gezegen de benim uydu da. Stres anında serinkanlı kalma, doğru nefes alma, doğru beslenme, kundalini yoga, aletli pilates, zumba, alternatif tıp, bioenerji, homeopati gibi uğraşlarım var benim! Hem kilo vermeliyim! Asi kaslarımı eğitmeliyim. Şunları duyar gibiyim: "Ezguita, you are the strongest link, welcome!"

Gölgelerin gücü adına
Güç bende artııııııııııııık

Dün ikiydi, bugün bi buçuk!
Omg freaking idiot

Günün şarkısı dün geceki bize itafen: 
Princess Chelsea - The Cigarette Duet 
http://www.youtube.com/watch?v=4TV_128Fz2g

*BBC'de yayınlanan En Zayıf Halka yarışmasından alıntı, yarışmayı sunan kadın gestapo elenen yarışmacıya "En zayıf halka sensin, güle güle" der ve olaylar gelişir...

Saturday, January 25, 2014

Everyday I'm shuffling!


Şu an hem gözlerimden uyku akıyor hem de kupkuru bir öksürük krizindeyim. Bu saate kalmak istemiyordum siz 75 milyona seslenmek için ama kadınlarda görülen küçük bir hareketle başlayıp bir türlü kendine engel olamayarak köşede bucakta incik cincik ne varsa düzenleme hastalığına yakalandım ve en nihayet 3-4 saat sonra -tabi ki daha yapacak bir ton şey kalmıştı- yazmak üzere mac'in başına oturdum.
75 milyon dedim ya, televizyonlarda çok sık zikredilen "75 milyon insan şu anda beni, seni, bizi izliyor" tümcesi ne kadar megalomancadır di mi? Programın rating'i illaki bellidir, pazarlama ekiplerinin ellerinde yaklaşık olarak toplam tv seyirci sayısı da vardır illaki. Öyleyse hesaplayın lütfen ortalama bir rakam ve "5,5 milyon insan şu an bu programı izliyor" deyin misal. Kimsin sen kardeşim, arkadaşım, hocam? Bi dakka bakar mısın buraya?
Gün sabah, öğle, akşam olarak ayrılmıştır, bir de gece vardır ya. İşte 24 saatlik bu dilim benim için bir hayli, etraflıca ayrılmış durumda. Sabaha doğru yani tam şu saatlerde dünyada milyonda bir görülen Ezguita çıkıyor ortaya. İşte tam bu sebepten nefret ediyorum bu sabah saatlerinden! Yaşasın 5 çayı! Oysa sabahların bir anlamı olmalı.(*) 
Öğlen gibi zikir töreninden çıkan Ezguita sıradan bir insana dönüşüyor ve oğluyla rahat rahat oynuyor. Bugün de öğlen itibariyle Güneyto ile kudur Allah kudurduk. Sonra akşam oldu ve o zıvanadan çıktı. Bunun üzerine hemen uzay gemisiyle Anane gezegenine yollandı. Bense limit aşımına girmeden kudurmaya devam ettim. Dj Ezgi listesinde shuffle düğmesine bastım ve evrenin enerjisi beni nereye götürdü bakın:
İlk şarkı 80'lerde henüz ingilizce şarkı sözlerini bir güzel sallayan, "yabancı müzik" hastası bir çocukken dinlediğim Amerikalı jazz, R&B, funk, disco grubu Kool & the Gang'den Fresh. "She's fresh, exciting" olan nakaratı ben "She's fresh, its my name" olarak söylerdim!? Şimdi bile utandım, çok uncool and the gang. Şarkı bu yaşta dinlerken daha da enfes, hemmen o yıllara ışınlanıp ışıl ışıl parlayan taşlı elbiselerden giymek ve disco topu altında dans etmek istiyorum!

http://www.youtube.com/watch?v=sTJ1XwGDcA4

İkinci şarkı 90'lardan geldi; Deniz Arcak'ın muhteşem sesiyle söylediği Eyvallah. Deniz'i tanımasam da biliyorum aynı dünyaların insanı olduğumuzu. Süper yetenek, doğallık, samimiyet ve şişmemiş bir ego. Nadir görülen bir karışım. Ay lav yu Deniz!

http://www.youtube.com/watch?v=wCd2zqXiuQM

Milenyuma henüz girmişken piyasaya sürülmüş tüm zamanların en uçuran şarkılarından biri The Chemical Brothers imzalı Music: Response üçüncü şarkımız. Dili olsa da anlatsa o ve ben neler yaşadık. Nerelere gittik, neler hissettik... 

http://www.youtube.com/watch?v=2p0slINGNNQ

Derken sabah oldu. Sabahlardan nefret ettiğimi söylemiş miydim?

(*)Vega - Bu sabahların bir anlamı olmalı:

http://www.youtube.com/watch?v=WpXMyBk1o_s

Friday, January 24, 2014

C Blog


Yine bir filme gönderme yaparak başlıyorum. Ne çok referans noktam var Tanrım! Filmler, şarkılar, kitaplar... Hiç susmadan 28 saat konuşabilirim! 
Başlıyorum; 1994 yapımı C Blok Zeki Demirkubuz'un ilk çektiği filmdir. İzlemeye kalkarsanız bu ne abuk sabuk filmdir böyle deme olasılığınız yüksek. Konu itibarıyle Luis Bunuel, sinema dili olarak da Kieslowski çakması olduğunu düşünmekteyim. Anlaşıldığı üzere Zeki Kuburdemiz'i pek sevmemekteyim. Ben bi Masumiyet'i bilirim, o kadar. Bu usta yönetmenlerin küçük bir parmak dokunuşuyla açtıkları kapıyı şahsen kendisi gümbür gümbür yumruklamakta, tekmelemekte ve azıcık aralanan kapıdan zar zor girmeye çalışmaktadır. 
Ne kadar rahat sallıyorum, yüzüne karşı söyle deseler asla söyleyemem. 10 katını bana söyler, mosmor olur korkarım.
Ben NBC'ciyim. Koza ile başlayan yolculuk Üç Maymun'la zirveye ulaşmıştı derken Bir Zamanlar Anadolu'da geldi. O neydi allasen? Tüyler ürperten, nefes kesen, 4göz izlenen bir başyapıt. Misal muhtarın kızının çay ikram ettiği sahne sinema tarihinin unutulmazları arasına kafadan girdi.
Bir de Gökhan Tiryaki var, görüntü yönetmeni olarak. Tam bir yetenek abidesi olan bu muhterem zat İklimler, Üç Maymun, Bir Zamanlar Anadolu'da da NBC ile çalışmıştır. Tıpkı Wong Kar Wai & Christopher Doyle ikilisi gibi efsane sahneler, filmler çıkmıştır ortaya. Neticede bir artı bir; iki dahi, iki jedi, iki elf, iki avatar... 
Ben böyle oradan oraya atlaya zıplaya konuşurum, uykusu gelen yatsın uyusun.

Bugün antipatikliyim, asabiyim, kill bill'im.
Dilek olay
Dile kolay

p.s. skor değişmedi, benim birinci.