Thursday, October 9, 2014

Sevimli Tintos Sülalesi

Başına bir hal gelince aşırı panik olan insanlardan gıcık kapıyorum. O panikle tanıdık tanımadık 47 (asal sayı) kişiyi arayıp başına geleni anlatır bu insanlar. Son derece nahoş konuları kürsüye çıkıp "Gel vatandaş gel, gel sen de duy, bak bendeniz zevzeklikten sorumlu devlet bakanı ne saçma şeyler yaptı" minvalinde davul zurna eşliğinde cümle aleme yayın yaparlar.
Oysa Grup Yorum'un da dediği gibi "Başına bir hal gelirse canım, bağlara gel bağlara" dermişim.
Bir gün bu serbest çağrışım başıma çorap örecek. Başıma bir hal getirecek. Eee o zaman napılacak? Grup Yorum'un da dediği gibi...
Hem söylemiş miydim, "Panik Anında Sınır Tanıma, 47 kişiyi Ara" grubunun önde gideni, bayrak sallayanı benim. Konuyla ilgili DNA testleri yapıldı ve soyadı kanunu çıkarıldığında Tintoslar olarak adlandırılmaları uygun görülen babamgillerin maaile karizmatiklik geni mutasyonuna uğradıkları ortaya çıktı. O zaman da mı "Değiş Tintos (Tonton) değiş" misali çizgi karakter tadındalardı ve bunu gören nüfus memuru Tintos soyadını dedeme yakıştırdı, yoksa özünde son derece soğukkanlı ve Osmanlı kadını formatında bir aileyken Tintos soyadının sevimliliği nedeniyle mi yıllar içinde ağır abiliğini yitirdi; orası bir muallak.
Sonuçta Tintos sülalesinin tüm fertleri bulundukları ortamlarda isimleri yerine, soyisimleriyle çağrıldı ya da çeşitli takma isimlerle; Rintintin, Minti Minti, Tintobras, Tintintinimini hanım, Tilki, Pinti, Çinçin, Çinti vs.
Bu sülaleden şöhretli, ünlü biri çıkması mümkün mü sizce? Çıksa çıksa Ali Atik& Ayşegül Atik gibi sevimli hayaletler çıkar; "Öyle deme Minti, ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi".
Genler mutasyona uğramış diyorum, iyi gene 47 kişiyi arıyorum, 99 da olabilirdi!

Tintosgillerin bazı özellikleri vardır; bir kısmını zinhar anlatamasam da birkaç örnek verebilirim. Örnek 1: İlk kez gidilecek bir ortama; restoran, düğün, ev vs. gitmeden 3 gün önce "arabayı nereye park etsek acaba" diye düşünmeye başlamak. Örnek 2: Sabah kalkar kalkmaz günaydın bile demeden, bugün ne pişirsek de yesek diye sormak. Örnek 3: Zıvanadan çıkarasıya dek su savaşları yapmak...
Ha bir de toplum içindeki en ayırt edici özelliği belediye otobüsünde şöförden başlayarak herkesle konuşarak ilerlemektir. Böyle birini görürseniz bilin ki o bir Tintoszade'dir.

Sunday, October 5, 2014

Çok Zaman Geçti Üstünden*

Susasım, hiç konuşmayasım var. Kendi sesime tahammülüm yok. Keza başka seslere de. Ama kendi sesime en çok. Minimal yaşıyordum ne güzel. Denize giriyordum, yürüyordum, derin nefesler alıyordum. İçim dışım sessiz, sakin, huzurlu. Ama işte İstanbul'a dönünce yine sapla sapan karıştı birbirine...
Buenos Aires'e gittiğimde aylarca sokaklarda yürümüştüm, bazen günde 10 km. Ama her gün, her gün yürü baba yürümüştüm. Ve kulaklarımdaki kulaklıklardan sadece iki insanın şarkıları süzülmüştü dışarı, Ahmet Kaya biri, diğeri de Hayko Cepkin. Sokaklar, sokaklar; bir yukarı bir aşağı...
İstanbul'a döndükten sonra gözümü ne zaman kapasam o sokaklarda buldum kendimi. Yürüyordum hala. Zaman geçti** ama gözümü kapattığımda gördüklerim değişmedi, sokaklar, yollar, adımlar hafızamdan hiç silinmedi. 
...
Bu yaz da çok yürüdüm; Hala da yürüyorum. Buenos Aires'teki gibi aynı. Bu kez İsponyolca şarkılar dinleyerek. Ne tuhaftır ki hem de orayı özleyerek.
Kimseyi tanımadığım, kimseye karşı bir sorumluluk duymadığım, sadece içimden iç sesimle konuştuğum günleri özledim belki de.
...
Size birkaç film önerim olacak eskilerden:
Y tu mama tambien
Lucia y el sexo
Whisky
...
Daha önce de bahsettim; bazı yönetmenler, bazı oyuncular benim ailem gibi. Meğerse Pedro Almodovar benim dayımmış, Takeshi Kitano amcam, Adrien Brody abim, Edward Norton ex boyfriend. Penelope de aplam. Öyle çok seviyorum onları.
İşte bu ailenin içinde Hayko sen de varsın. Meğerse çok sevdiğim çocukluk arkadaşımmışsın.
...
Böyleyken böyle sevgi böcükleri; naif bir insanım ben. İyiyi düşünürüm hemen. Zekaymış beni koruyan meğerse. Meğerse iyiler azmış. Hayat gerçekten kara mizahmış. 

*Hayko Cepkin'in Zaman Geçti adlı şarkısının sözlerinden alıntı
**Hayko'nun Zaman Geçti adlı şarkısına gönderme

şarkı da burada:
http://www.youtube.com/watch?v=a4sd-4Tzvdg

Tuesday, September 23, 2014

Hayatımız Sitcom Tam Gaz Devam!


Evetttt saygıdeğer Lady Gaga dostları, bugün burada hep birlikte 60. yazımı kutluyoruz. 

Dün değil evvelsi gün tersoya bağlamadığı sürece sevimli ve kibar ve çalışkan ve güvenilir ve yakışıklı baristamız Burak'ın doğumgünüydü. Şampanya patlatacaktık bahçede. Dahası da var; bütün gün Gürkan'ı arayıp durdum, şampanya patlama işlemi için 2 manken mi getirtsek diye soracaktım; Burak'ın hoşuna gider miydi? gibisinden gereksiz bir soru. Yalnız öncesinde Gürkan'la yapacağım konuşmanın denemelerini yaptım aynanın karşısında kendi kendime. Çünkü minimal konuşarak maksimum bilgiyi almalıydım; Gürkan'nın günlük sözcük kotasını aşmadan. 
Sadede gelirsek şampanya işi yalan oldu; Burak'a ailesi el koydu ve bir elinden babası, bir elinden annesi tutup yemeğe götürdüler çocuğu.

İşte o gün patlatamayıp da elimizde kalan şampanyayı 60. sayımızın, sayfamızın şerefine patlatıyoruz. Dom Perignon. Boru değil.

Ve hep birlikte şu şarkıda dans ediyoruz, bak etmezsen ben de senin düğününde oynamam.

http://www.youtube.com/watch?v=W_M8dDMnGyY

You said take me home (Beni eve götür dedin)
I said Dom Perignon (Şampanya patlatalım dedim ben de)

Burakcım sana doğumgününde dans etmeleri için klipteki kızları ayarlamıştık, artık kısmet değilmiş. Hatta Datça'dan Baha da geliyordu, inanır mısın? Baha senden ziyade kızları duyunca apar topar aldı uçak biletini ama acı haber tez duyulur derler ya, uçağa binmeden havalimanından geri döndü Allahtan. Yoksa adana, urfa, beyti döner olsun, pide olsun yüksek kolestorol bazlı beslenme şekline erken geçiş yapacaktı.

Lady Gaga dostları sizlere sesleniyorum; en başta konsere giderken kampüste önümde yürüyen, alenen ve beni bile hayretlere düşüren jartiyerle konsere gelen genç kadın seni cesaretinden dolayı takdir ediyorum. Lütfen safları sıklaştırın, ben gizliden destek vericem.

Son söz: Sonbaharın gelişiyle How I found CoffeeNutzLAB- Sezon 2 çekimleri başladı. 2. sezon ilk bölüm 10 Ekim'de HBO'da. Cnbc-e çevirisini Nurper, korsan çeviriyi de Nazo2 yapacak.

Biz de bir Barney, bir Robin, bir Marshall değil miyiz? Sana soruyorum Baha.

Not: Yazılarımı ilk okuyan ve redakte eden Elif'e ve ikinci okuyan ve redakte eden İpek'e çok teşekkür ederim.

Ay lev yu gays!