Wednesday, August 27, 2014

Duy Sesimi Her Yerden Duy

Vavien
Bugün de kendimi ve de siz sevimlilik böcüklerini eğlendirmeyi başarabilirsem şayet büyücenek bir başarıya digital imzamı atacağım. Şöyle ki birtakım sıkıntılar garbın afakını sarsa bile yıllar yıllar evvel sınır tanımayan bluğ çağı asiler derneğinin baş gediklilerinden biriyken izlediğim ve exorsist gibi boynum 360 derece dönerken havada saltolar atacak kadar etkilendiğim Ölü Ozanlar Derneği filminde ilk kez duyduğum Carpe Diem / Anı yakala filini hayatıma geçirir hale gelmişim demek. 
Geçmişe takılma, olan oldu, hem zaten sevilmiş popişkonun davası olmaz.
Gelecek için endişelenme, her an her şey olabilir, bakınız Lady Diana. Hem kim derdi ki seninle birgün ayrılacağız? veasire.
Evet tek odaklanılması icap eden an şu an. 
Vay be 25 yıl sonra yapabiliyorum.
Şimdiki Zamanın Gücü Adına!
Güç bende artıkkkkkkk!
Kill Bill ya da Death Proof'taki savaşçı kadınlardan biriyim artık. 
Vildan Abla, olmuş mu gı?
...
Dikkatinizi çekti mi bilmem ama "O değil de" söz öbeğini yazılarımda kullanmaya başladım. Bu söz Tüm Zamanların En iyi 10 ya da 20 Türkiye Filmi Listesinde deniz manzaralı bir dairesi olan Vavien adlı, şaka gibi insan Engin Günaydın'ın yazıp oynadığı filmden bir replik. Engin Günaydın, aşık olduğu pavyon şarkıcısı kadınla konuşurken loser'lık (kaybeden) mertebisinin en tepesine çıkıyor ve her cümleye ezik büzük "O değil de" diyerek başlıyordu.*

(Bu bilgiyi sizinle paylaşmış olmanın haklı rahatlığı içimde) O değil de esas ben geçen ne yaptım? Kahve Kavurma ustası Ömer Kavur Cihangir'e kahve sevkiyatına giderken ben de atladım arabaya Asmalımescit'teki insomnia hastalığından muzdarip mizah dergisine gittim. Yolda sekreter kızla konuştum telefonda, "Bugün yoğunlar, derginin yeni sayısı için çalışıyorlar ama gelin yazılarınızı bırakın bana" dedi. 
Ve ben Ezguita, derginin olduğu binanın önüne gittim, ikamet ettikleri 3. katın ziline bastım, kapı açıldı. Merdivenlerden çıkmaya başladım ve 2. kattan geri döndüm!
Bildiğin zile basıp kaçan çocuklar gibi. Fırat'ın büyümüş, baba olmuş hali gibi. İtiraf ediyorum ben karikatüristlerden tırsıyorum; pabuç kadar dilleri var, ne dersem benimle dalga geçerler. Çünkü işleri bu; espri yapmak, malzeme olarak da o an orda duran ne varsa onu kullanmak. Tabi bunlar tamamen benim uydurmalarım. Hey Mister, acaba ben perdenin arkasında durabilir miyim?
Oysa Günah Şehri'ndeki Jessica Alba gibi girmek vardı içeri, elimdeki halatı başımın üstünde döndüre döndüre. Herkes nefesleri kesilerek beni farkettiğinde ise münasip bir nesneye oturtmalıydım kementi okkalı bir şekilde...
İşte o zaman dip düşmesi, perdenin arkasına saklanmak istenmesi gibi faaliyetler "insomnik" ve komik arkadaşların takviminde yer alırdı...
Hayal kurması bedava!
İstanbul'dan uzakta, Ege'de bir sahil kasabasında yazdığım bu 56 numerolu yazıya burada son verirken içli içli kah haykırıp kah fısıldıyorum; Umut Sarıkaya, Uğur Gürsoy, Ersin Karabulut; bi duyun sesimi gı.

(*)Vavien'deki o sahneyi tekrar izledim; cümle şöyleymiş meğerse "Yok ya, ondan değil de"

Öyle yani. http://www.59saniye.com/vavien-yok-yea-ondan-degil-de/

No comments:

Post a Comment