Sunday, April 20, 2014

99 "Ateşli Gece" 35. yazıyla sona erdi. Döngü tamamlandı. Sıradaki?

Saygı değer ve sevgi kumkuması C Blog sakinleri, 
Çeşitli yerli kabilelerin danışmanlığında; boogie woogie dansları eşliğinde 99 gece süren "Gerçeklik içimdedir" adlı çalışmanın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Müsterih olun, başka bir daireye taşınıyorum, bakarsınız bu dairede daha da bir samimiyet kurar, çat kapı kahve içmeye uğrarız birbirimize. Dikkat edin yalnız bizim evin iklimi yanarlı dönerli tropikal iklim; pat yağmur yağmış, bir bakmışsın güneş açmış. Güneyto'yu 5 dakikalığına bırakıp sokağa çıkınca fırtına patlar da eve dönüşümüz 1 saati bulursa kusurumuza bakabilirsiniz, anneleri karıştırmadan light küfür etmek de serbest.
Peki bu 99 günün bilançosu nedir?
Aktifler / Pasifler?
Kar / Zarar?
...
Ativan İdman Yurdu ile yaptığımız maçlarda 3 ay öncesine kadar sergilediğimiz performans 80'lerde TC'li takımların Avrupa takımlarının karşısındaki performansını andırırken kısa sürede büyük ilerleme kaydettik. Skorlar spor toto oynar gibi; 2 golden fazla yemedim, bak yukarda Allah var. Bu, bir.

İkincisi de moralmentem pek bir toparladı. Uzaktan bakınca şimdi evde, ofiste kaçınca huzur alıştığın, ezbere bildiğin tepkiler de neyin nesiymiş? Sinir krizinin eşiğine gelmek çemberin merkezine inmekten, bakış açısını sıfıra kesmektenmiş. Meğerse değişiyormuş insan, isteyince oluyormuş.

Meydana çıktıysan dik duracaksın, güleceksin, cesur, güçlü olacaksın. Olmasan da görüneceksin.

Olur ya gücün mü tükendi, ayağın mı sendeledi, ağlayasın mı geldi tuvalete, evine, odana koşacaksın. Neyse derdin, sıkıntın akıtacak, sifonu çekeceksin. Yalnızım dostlarım modunda girdiğin yerden elimi sallasam ellisi modunda çıkacaksın.

Ama Sevgili Yoga Hocam Özlem,
Hala 120 gün eksiksiz meditasyon yapamadım.
Aile dizimini de yaptıramadım.
Ama yapıcam. Sat nam.

Mektubuma burada son verirken büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Tüm ilham perilerim ve yazılarımı okuyup seven ve benimle paylaşan Müge, Füsun, Meryem, İpek, Elif A, Elif Bingöl, Mehmet, Ömer, Barış, Neşe, Necla, Alp, Seda ve Rasim olmak üzere herkeşe teşekkür ederim.

Şimdi herkes şu linke tıklasın, ayağa kalksın ve kendini müziğe bıraksın...

http://www.dailymotion.com/video/xcxang_madonna-music_music

İyiydik be.

Sunday, April 13, 2014

Becerikli Bay Smith'in Kahvesi: CoffeeNutz, Üçüncü ve Son Bölüm

2 gün önce klavyeye aldığım yazımda "Yarın konuya motosikletle giricem" demiştim ya benim motosikletim yok, olsa da kullanamam zaten. Hatta motosiklet ehliyetim de yok. Hoş olsaydı da kullanamazdım zaten. B tipi sürücü ehliyetim var da noluyo? Araba da kullanamıyorum. İlgim yok da ondan. Olsa yolların hakimi benim...
O sebepten Münür'den rica ettim, "Motosikletle götürür müsün beni?" diye. Hayır biliyorum motorunu sattı ama başkasından ödünç alır belki hani. Nitekim "Olur" dedi, ama bu saat oldu hala gelmedi. Ondan yani yazının gecikmesi.
...
Aslında başka bir yazıda sözetmiştim Mr. Smith'in internette sörf yaparken ABD yapımı, bazuka model, ev tipi, taşınabilir bir espresso cihazı bulup onu getirtmesiyle başladı tüm hikaye. Cihaz gelince günde 29 kere kahve yapmaya başladı ve paralelde de her dışarı çıkışımızda cihazı yanında taşımaya. Hem korkudan, hem de Ömercik üzülmesin diye anneler grubu Şerefnur ve Meryemnur'un bile günde 8 kere kahve içmek sebebiyle mide delinmesi problemiyle karşı karşıya kalmaları neticesinde "Yeter artık oğlum" şeklindeki isyanları tabi ki de onu durdurmadı. Eve gelen herkese "Kahve içer misiniz?" diye soruyor, "Hayır" yanıtını alsa bile yapıp getiriyor, insanlara adeta zorla içiriyordu yaptığı kahveyi. 
Önce bazuka espresso makinesine mısır patlatma cihazı eklendi. Prof. Dr. Zihni Sinir tarzı bir çalışma şekli, bir duruş geliştirerek elinde mısır patlatma seti ve yurtdışı ve içi çeşitli mecralardan getirttiği kahve çekirdekleriyle geceleri genelde herkes yattıktan sonra balkonda 3'e, 4'e kadar süren kahve kavurma denemeleriyle gerçek manada kahve kavurma işine başlamış oldu. 
Bir ara balataları sıyırdığını düşündüm; zira konuya dair bilgi ve pratik seviyesi arttıkça gittiğimiz kafelerde kimi zaman arsızca baristayı makinesinin başından ufak ufak yana kaydırarak kendi kahvesini yapıyor, bir taraftan da alaydan yetişme adamcağızın hatalarını sıralıyordu. Bu kafa gidik hareketlerin en tepe noktası onsuz çıkmak zorunda kaldığımız yaz tatilinde yaptığımız bir telefon konuşmasında söyledikleridir; 
- Naber canım?
-- Ezgi, acil serum bulmam lazım.
- Hayırdır? Neden? Bişi mi oldu yoksa?
-- Soğuk demleme cihazına eklemeler yapıyorum. Çok düşündüm; suyun eşit aralıklarla damlamaya devam etmesini ancak bir serum sağlayabilir!
Ertesi gün hastanelerde kullanılan dijital serum damlatma makinesini aldığını öğrendim.
Ben ne o zaman, ne de Güney Kore'den piknik tipi, ev kullanımına uygun, taşınabilir kahve kavurma cihazını ilk getirttiği zaman konunun ciddiyetini kavrayabilmiştim. Benim mevzuya uyanmam için o sıralarda çalıştığı şirketten ayrıldığında aldığı tazminatın epey yüklüce bir kısmını İsveç'te özel kahve kavurma derslerine gömdüğünü görmem gerekiyormuş...

Kafasında bir dolu bilgi ile balkonda bin şekilde, bin farklı kombinasyonla kavurarak kahveyi bin deneyime sahip oldu. Aylar boyu uykusuz kalması da cabası.
Derken dükkan bakmaya başladık. Daha uzaklarda aranırken benim konuşmacı mizacım sayesinde eve 50 metre ötede bulduk dükkanımızı. Prof. Dr. Zihni Smith Kahve Kavurma Laboratuvarı.

Mr. Smith yorgun ama gözlerinin içi parlıyor.
Ona duyduğum hayranlık günbegün artıyor.

http://www.coffeenutz.net/






Wednesday, April 9, 2014

Mr. Smith arayış içerisinde, bir şey yapmalı ama ne? İkinci Bölüm


Nerede kalmıştık? Mr. Smith ile Michel Gondry'nin üvey kuzenler olduğunu öğrendikten sonra rahatladım, kendimi koyverdim gitti... Ayarım olmadığı için fazla koyvermişim; zira tanıştıktan üç hafta sonra çıkmaya başlayıp ondan bir hafta sonrasında da annesi Şerefnur Hanım'la akşam yemekli ilk karşılaşmamızda Hollanda'da birtakım uyuşturucuların serbest olmasından ve eşcinselliğe nasıl baktığımdan söz ettim! Bu kadar açık görüşlülük ve sözlülük masada derin bir sessizlik ve midede hazımsızlık yarattı, çaresizce anne ve oğulun gözlerinin içine bakarak "Yanlış mı düşünüyorum?" diye birtakım sözcükler geveledim... Daha bir irtifa kaybettim...
Derken teknoloji firmasında 1 yıl boyunca mobbing yedikten sonra ona mobbing yapan yöneticinin de dahil olduğu bir grup insanla birlikte işten çıkarıldı Bay Smith. Bu vaka bana yaradı, tası tarağı toplayıp 1 km berideki benim eve taşındı! Ben söylesem zinhar yapmazdı. Sıracevizler'de geçirdiğimiz o muhteşem 9 ay boyunca Mr. Smith işsiz olmasına rağmen hep çok ama çok meşguldu. "Yarın köşedeki kuru temizlemeciden paltomu alır mısın?", "Alamam yarın çok işim var çok". 
Mr. Smith bu 9 ay boyunca nelerle uğraştı? Neden bu kadar meşguldü?
Bir ara müzikte kariyer yapmak istedi. İzmit'te bir pazar günü aile konseyi toplandı ve talep onaylandı. Ama müzik piyasası jingle jungle'dı.
Bir ara profesyonel manada organik tarım işine girmek için ilk adım olarak balkonda domates, biber yetiştirmeye çalıştı. Onunla eş zamanlı tohumları saksılara eken teyzem yaz boyu 23 kere mahsül toplamasına rağmen sanayi toplumu enstelasyonundan ibaret bienal manzaralı balkonumuz, boyum kadar uzayan dallarla amazona döndü, amma velakin bir adet domates ya da biber yemek bir kenara görmek bile nasip olmadı.
Bir ara felsefe doktorası yapmak istedi, ahir zamanlarda üniversiteden sınıf arkadaşım olan, şimdiyse aynı üniversitenin farklı bölümünde öğretim görevlisi ve su perileri familyasının bir başka üyesi Sevgili Yıldız'ın sinema ve felsefe master derslerine katıldı. Bir yanlış anlama ile doktora sınavını kaçırdı.
Bir ara para kullanmadan takas yöntemiyle yaşamaya çalıştı; gitar çalmayı öğretme, müzik ve film arşivini paylaşma vs. karşılığında bu arşivleri düzenleyecek ve albüm ya da film görsellerini ekleyecek bir kişi bile bulamadı! İnanılmaz di mi? Perdenin arkasına saklanıp "Meğerse burası benim evimmiş" diyen Fırat gibiydi sanki.
Uzun lafın kısası Mr. Smith daldan dala kondu; arada iphone aplikasyonu fikirleri gibi ufak çıkışları saymıyorum bile. Ve bendeniz Mrs. Smith tüm bu zaman zarfları, zarf tümleçleri, fikir süzgeçleri içinde Mr. Smith'in baş destekçisiydim, bazı bazı saçmaladığını düşünsem de.
Sevgili arkadaşlarım bu ziyaret amacını aştı farkındayım. Ama pat diye de konuya girilmiyo ki anacım. Hele bi de konuşma düşkünüysen. 
Sizlere sebze olsaydı patates olurdu Kenan Doğulu'nun Aklım Karıştı şarkısıyla bugünlük veda ederken yarın söz veriyorum mevzuya giricem hem de motosikletle.

Aklım buz gibi yanına koştu
Ellerim ellerine kaçtı
Bu ziyaret amacını aştı
Kaderim yolundan şaştı
Yüreğim bana karşı çıktı
Karışmam bu iş beni aştı
Olan oldu ateşini yaktı
Yine aklım çok karıştı