Saturday, September 6, 2014

Sağlam Kafa, Sağlam Vücut ve Reggaetonun Gizli Çekiciliği

Tatil modu süper! Minimal bir yaşamın da mümkün olduğunu tekrar görüyor insan. Koca bir yılın maksimum sadece iki haftasını tatil modunda geçirdiği için şehirli ve kurumsal hafıza galip geliyor olsa gerek. Oysa gerekli malzemeler hepi topu şort, tişört, parmak arası terlik... Şehirden getirdiğin onca kıyafet taşınması ayrı, yerleştirilmesi, toplanması ayrı birer eziyet, birer külfet.
Ayrıca denklem basit; temiz hava, bol gıda ve sağlam kafa sağlam vücutta bulunur... Bu son önerme (sağlam kafa ve vücut birlikteliği) Atatürk'ün sözü sanıyordum ama şimdi internetten 'biraz' baktım; bildiğin kımız içip at üstünde ordan oraya seğirten atalarımızın sözüymüş. Bir de seksist dil burada yine karşımızda; hayır neden 'ATA'sözü? Analar pısmış, oturmuşlar mı? Hiç mi bir laf etmemişler? İnsanoğlu, bilimadamı, atasözü... Getirin kadın argosu sözlüğünü; birkaç küfür edicem bu ahval ve şeraite...
işte zeki, çevik ve ahlaklı sporcu kardeşlerim; kafayı sağlam tutmak için yola koyuldum. Birçoğunuza ve hatta neredeyse tüm Türkiye'ye ramazan davulcuları aracılığıyla duyurduğum zayıflamamın dayınılmaz gerekliliği sorunsalı üzerine parasını bastırıp aldığım spotify programını efektif kullanarak Dj Ezguita listesi oluşturdum. ve şu sıralar en gözde şarkılarım benim seksi, kıvrak, estetik reggaetonlarım!
Reggaeton nedir, kaça ayrılır, ne solunumu yapar? vs gibi sorularınız için bakınız:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Reggaeto

Kulaklıklarımı takıp listedeki şarkıları dinlediğimde dağılıyor kem düşünceler, elem ve keder. Vücut salınmaya başlıyor nadide ve zarif hareketlerle.
Bir de bu dansın piri bir kadın dansçı keşfettim, kendi kendime analar neler doğruyor dedim, atalar avare avare at üstünde seğirtirken. İşte karşınızda Inga Fomihykh! Aç parantez; İşin enteresan tarafı dans latin kökenli, grup Kübalı olmasına rağmen Inga apla Rus. Kapa parantez.

http://www.youtube.com/watch?v=RvMMZxrcsec&index=1&list=PLIMy8YzqaRScP1FyWFR0g-0BoJWcBU6o2
http://www.youtube.com/watch?v=EaQSMyditzg

Wednesday, August 27, 2014

Duy Sesimi Her Yerden Duy

Vavien
Bugün de kendimi ve de siz sevimlilik böcüklerini eğlendirmeyi başarabilirsem şayet büyücenek bir başarıya digital imzamı atacağım. Şöyle ki birtakım sıkıntılar garbın afakını sarsa bile yıllar yıllar evvel sınır tanımayan bluğ çağı asiler derneğinin baş gediklilerinden biriyken izlediğim ve exorsist gibi boynum 360 derece dönerken havada saltolar atacak kadar etkilendiğim Ölü Ozanlar Derneği filminde ilk kez duyduğum Carpe Diem / Anı yakala filini hayatıma geçirir hale gelmişim demek. 
Geçmişe takılma, olan oldu, hem zaten sevilmiş popişkonun davası olmaz.
Gelecek için endişelenme, her an her şey olabilir, bakınız Lady Diana. Hem kim derdi ki seninle birgün ayrılacağız? veasire.
Evet tek odaklanılması icap eden an şu an. 
Vay be 25 yıl sonra yapabiliyorum.
Şimdiki Zamanın Gücü Adına!
Güç bende artıkkkkkkk!
Kill Bill ya da Death Proof'taki savaşçı kadınlardan biriyim artık. 
Vildan Abla, olmuş mu gı?
...
Dikkatinizi çekti mi bilmem ama "O değil de" söz öbeğini yazılarımda kullanmaya başladım. Bu söz Tüm Zamanların En iyi 10 ya da 20 Türkiye Filmi Listesinde deniz manzaralı bir dairesi olan Vavien adlı, şaka gibi insan Engin Günaydın'ın yazıp oynadığı filmden bir replik. Engin Günaydın, aşık olduğu pavyon şarkıcısı kadınla konuşurken loser'lık (kaybeden) mertebisinin en tepesine çıkıyor ve her cümleye ezik büzük "O değil de" diyerek başlıyordu.*

(Bu bilgiyi sizinle paylaşmış olmanın haklı rahatlığı içimde) O değil de esas ben geçen ne yaptım? Kahve Kavurma ustası Ömer Kavur Cihangir'e kahve sevkiyatına giderken ben de atladım arabaya Asmalımescit'teki insomnia hastalığından muzdarip mizah dergisine gittim. Yolda sekreter kızla konuştum telefonda, "Bugün yoğunlar, derginin yeni sayısı için çalışıyorlar ama gelin yazılarınızı bırakın bana" dedi. 
Ve ben Ezguita, derginin olduğu binanın önüne gittim, ikamet ettikleri 3. katın ziline bastım, kapı açıldı. Merdivenlerden çıkmaya başladım ve 2. kattan geri döndüm!
Bildiğin zile basıp kaçan çocuklar gibi. Fırat'ın büyümüş, baba olmuş hali gibi. İtiraf ediyorum ben karikatüristlerden tırsıyorum; pabuç kadar dilleri var, ne dersem benimle dalga geçerler. Çünkü işleri bu; espri yapmak, malzeme olarak da o an orda duran ne varsa onu kullanmak. Tabi bunlar tamamen benim uydurmalarım. Hey Mister, acaba ben perdenin arkasında durabilir miyim?
Oysa Günah Şehri'ndeki Jessica Alba gibi girmek vardı içeri, elimdeki halatı başımın üstünde döndüre döndüre. Herkes nefesleri kesilerek beni farkettiğinde ise münasip bir nesneye oturtmalıydım kementi okkalı bir şekilde...
İşte o zaman dip düşmesi, perdenin arkasına saklanmak istenmesi gibi faaliyetler "insomnik" ve komik arkadaşların takviminde yer alırdı...
Hayal kurması bedava!
İstanbul'dan uzakta, Ege'de bir sahil kasabasında yazdığım bu 56 numerolu yazıya burada son verirken içli içli kah haykırıp kah fısıldıyorum; Umut Sarıkaya, Uğur Gürsoy, Ersin Karabulut; bi duyun sesimi gı.

(*)Vavien'deki o sahneyi tekrar izledim; cümle şöyleymiş meğerse "Yok ya, ondan değil de"

Öyle yani. http://www.59saniye.com/vavien-yok-yea-ondan-degil-de/

Tuesday, August 19, 2014

Bir Zamanlar Tepebaşı'nda, Maltepe'de, Orda, Burda

Cuma kahvaltısı
İyiden iyiye salladım. Yazılarımı sıklaştırmayı düşünürken arayı iyice uzatmış, Ağustos başlayalı hepi topu tam tamına 1 yazı yazmışım. Rakamla 1, yazıyla bir.
Aslında malzeme çok. Hangi birinden söz etsem? Nasıl anlatsam bilemiyorum. İçim içime sığmıyor.
O değil de 24 Ağustos'tan itibaren eski telefon numaram aktif olacak. En kötüsü mobil imza ve diğer güvenlik sorusu soran tüm mecra, platform, uygulama vs.lerde telefon numarası değişikliğini yapmam gerektiği. Belki de en çok bu ve diğer tali sebeplerden bu işin bitişine üzülüyorum. Flex menü de iyiydi hani... Ya sosyal aktiviteler grubunun faaliyetlerine ne demeli? Misal sabahın köründe uyku fırtınasından göz gözü görmezken zemin kata yaklaşan asansörden gelen "Everybody dance now" şarkısını serviste gördüğün rüyanın devamına yormak, gel gör ki asansörün kapısının açılmasıyla bambaşka bir manzarayla karşılaşarak "seviyorum abi bu şirketi" diye içinden fısıldamak... Manzarayı merak ettiniz di mi? Tamam heyecana mahal yok açıklıyorum; Kompakt bir diskoya dönüştürülmüş asansörde tepeden sarkan bir disko topu, ışıl ışıl bir anfi, funky, acid karışımı bir kostüm ve kafasında sarı bir bonusla dans eden genç ve cilli bir erkek dansçı. Sonuç; yoğun uyku basıncı, aynı tekdüzelikle birbirini izleyen günlerin körelttiği algı, ezber bozan cilli yakışıklı bileşenlerinin bir araya gelmesiyle nutkunun tutulması ve hatta merdivenlerin yürüyerek çıkılması...
Cuma sabahı kahvaltıları, yılbaşı partileri cozutmaları...
Nevi şahsına münhasır insanlar... Gerçi onlardan her yerde var, burda da bolca var. Şahsen bir muhterem kişi beni uzun süre "Alperler" olarak çağırdı, doğrudan adımı zikretmemek için...
Bir gün bir stajer geldi; ilk gün sit com ne demek diye sordu. Her gün başka absürd bir sebepten geç kaldı; misal bir gece yanlışlıkla cüzdanının üzerine yatmış, yanağı acımış, bu acıdan dolayı geç kalkmış ve geç kalmış!?
Ama nevi şahsına münhasırlık kategorisinde bir kız vardı, onu tek geçerim. Bu kız 2 yıl boyunca koşarak yaşadı. Milyonda bir görülen bir zımbırtı. Merdiven çıkarken hiçbir zorluk yaşamadığı için en büyük hayali Escher grafiği gibi yaşadığı yerin sadece merdivenden ibaret olmasıydı...
Evvvvettttttt çocuklar, bir Süha Amca'yla masal saati'nin daha sonuna geldik. Haftaya başka masallarda buluşmak üzere. Babam olsaydı tam burada öztürkçe hesabına "Esenlikle kalın" derdi.