Wednesday, June 4, 2014

Sek Sek ve Serbest Psikanalitik Çağrışımlar

Etekleri zil çalmak, kalbi pır pır etmek, yüreği ağzından fırlayacakmış gibi atmak, yerinde duramamak, eli ayağı titremek... Acaba buradaki gizli özne ben olabilir miyim? Ya da bu programda yerleştirilen ürün sakın ben olmayayım? Ya da ürün bana yerleştirilmesin? Saf saf toplantı odasındaki koltukta oturan ben meğerse anksiyete için üretilen bir bileklik, bir küpe, bir yüzük içine gizlice yerleştirilen minnak bir çipi taşıyormuşum. Bilim insanları ya da ürün geliştirmeciler odadaki gizli kameralardan şu an adeta boogie'nin dibine vurduğum bu tuhaf vücut hareketlerini saniye saniye izleyerek bu çipiçip sakızın hiç mi hiç işe yaramadığını, ürünün programa değil çöpe yerleştirilmesi gerektiğini çoktan üretici firmanın müdürlerine iletmiş olmalılar. Bir başka önemli nokta ise çipiçip böcüğün yerleştirildiği bileklik, küpe, kolye ya da yüzüğün bizzat özbeöz validem Meryem Tintobrass tarafından halkevlerinin ev kadınlarını sinir krizinin eşiğinden döndüren, ulvi kurslarında el emeği göz nuru bir çabayla üretildiği. Yani annemin benim iznim olmadan sinsice kobay olarak kullanılmamdan haberi var. Zaten ona yıllar öncesinden güvenmemeliydim. İlk şüphemi çeken olay Alfred Hitchcock'un yönettiği Sapık adlı filmi izledikten birkaç gün sonra banyoda duş alırken perdenin arkasında elinde bıçakla nefesini tutmuş beklerkenki halini küvetin içindeki patlayan boruları kaplayan aliminyum folyoya düşen yansımasından farkedişim oldu. O zamanlar kafam doğuştan xanaxlı, hiç istifimi bozmadan, durduğum şekilde durmaya devam etmem onun cesaretini kırdı ve sessizce uzaklaştı.
Bir diğer korkumun ruhumu kemirdiği olayı da Kubrick'in tüm zamanların korkunç ötesi filmi Shining'i izledikten sonra yaşadım. Korku kabarcıkları tüm hücrelerimi doldurunca beni rahatlaması beklentisiyle anneme birlikte uyumayı teklif ettim. Çift kişilik yatağa uzanır uzanmaz, yastığa daha başı değmeden uykuya daldı annem ve sabaha kadar Shelley Duvall'la İngilizce konuştu. Uyandığında yine ingilizcenin esamesini okuyamıyordu.
Peki bu zırvalıklar, bu absürdlükler nereden geldi, üşüştü beynime, "yazınsal kariyerime"?
Tek suçlu Selçuk Aydemir Hakim Bey! Bir insan bu kadar komik hikayeler bulur, metinler, diyaloglar yazar, bir de oyuncu kadrosu kurar, herkeş de bu kadar döktürür mü? Takeshi Kitano'nun (bir Kukijiro'nun Yazı olsun, bir Zatoichi olsun) filmlerinde rastlağımız türden böylesi bir naiflik, böylesi bir absürdlük gelsin İstanbul'da br tv dizisine konuşlansın. Bir de ustaca kurgulansın. Hayretler içindeyim Sayın Aydemir. Bir de idolüm Lady Gaga'ydı ya, şimdi bi idol daha eklendi: Seda Bakan hastayım sana. Gündüz Seda olmalıyım gece Gaga.

No comments:

Post a Comment